Blog Listem

Cumartesi, Şubat 06, 2016

Reenkarnasyon

1. Reenkarnasyon ne demektir?
İnançsal arka planı ve kendi içindeki felsefesi hakkında fazla bilgi sahibi olunmamasına rağmen, 'ölümden sonra tekrardan doğmak' olarak özetlenen, arkadaş arasındaki muhabbetlerde sık kullanılan bir madde olan reenkarnasyon, yüz yıllardan boyu süregelen bir inançtır.

Karma felsefesi ile ifade edebileceğimiz, ancak bunun dışında birçok farklı inançta da yeri bulunan, farklı başlıklar altında geçen reenkarnasyonu bu yazıda hem yaşandığı iddia edilen, resmi kayıtlara geçmiş olaylarıyla, hem de 'böyle bir şeyin imkansızlığını' savunanların sundukları bilimsel görüşlerle ele alacağım.
2. Budizm ve reenkarnasyon
Budizm, dünya üzerinde 500 milyonu aşkın kişinin inandığı bir din-felsefedir. Budizm, insanların bu dünyada yaşadığı acıların, ızdırapların nedenlerini araştıran ve bunları gidermeye yönelik inanışlar barındıran bir yapıdır. Hindistan'da ortaya çıkmıştır ve günümüzde Asya'nın farklı ülkelerinde, milyonlarca kişi Budizm inanışına sahiptir.

Budizm ve reenkarnasyon

Budizm altında karma felsefesi, iç huzuru sağlamaya yönelik meditasyon uygulamaları ve reenkarnasyon dediğimiz bir doğum-ölüm döngüsü yer bulur. Budizm inanışına göre yeniden dünyaya gelme, rastgele bir olay değildir. İnsanın önceki yaşamında yaptığı iyi ya da kötü işlerin bir karşılığıdır.

Ruhun göçü kavramı birçok dinde, farklı inanışta kendine yer bulmuştur, farklı isimler altında ya da isimsiz bir şekilde. Budizmde ise açıklaması reenkarnasyondur, ve gerekçesi insan duyuların tatminine yönelik arzu, var olma isteği ve Karma olarak açıklanmıştır.
3. Diğer inanışlarda 'ruh göçü' kavramı
İslamiyet

Tek Tanrılı diğer inanışlarda olduğu gibi, İslam'da da ruh göçüne yönelik doğrudan bir şey yoktur. Ancak Bâtınî'lere göre, Kuran'da bazı ayetlerde ruh göçüne yönelik üstü kapalı ifadeler yer aldığı söylenmektedir. (Batıniler, ayetlerin aslında göründüklerinden daha da derin anlamlara sahip olduğunu düşünen, ayetleri buna göre yorumlayan bir akım). Ruh göçü ve dolaylı bir şekilde reenkarnasyonun İslam'la ilişkilendirilebileceğini öne sürenlerin Kuran'dan referans verdiği ayetler;

Allah’ın varlığını nasıl inkâr ediyorsunuz ki, sizi ölü iken O diriltti, sonra yine sizi O öldürecek, yine sizi O diriltecektir; nihayet ahirette yalnız O’na döneceksiniz. (Bakara, 28)

Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez. (Vakıa, 60-61)

Musevilik

Musevilik'in geleneksel yapısında ruh göçü kavramı yer almaz. Ancak farklı yorumlarda, reenkarnasyona yönelik izler olduğu görülebilir. Özellikle Kabala'da ruh göçü kavramının geçtiği görülür. Bazı Museviler, Hz. Adem'in önce Nuh, sonra İbrahim sonra da Musa olduğuna inanır.

Hıristiyanlık

Reenkarnasyon, Hıristiyanlıkta ciddi şekilde tartışılan konulardan birisidir. 19. yüzyıldan sonra ortaya çıkan Hıristiyan akımlarının önemli bir kısmı ruh göçüne, reenkarnasyona inanır. Bu spritüel akımlara göre ilk Hıristiyanlar reenkarnasyona inanmaktaydı, ancak sonradan kutsal metinlerdeki bozulmalar sonucunda bu inanış yokedilmişti. Katolik teologların şiddetle karşı çıktığı bir konu olsa da, reenkarnasyon günümüzde birçok Hıristiyan mezhep ve kurum tarafından kabul görüyor, bunlardan bazıları Christian Community, Liberal Catholic Church, Unity Church, Christian Spiritualist Movement, Rosicrucian Fellowship ve Lectorium Rosicrucianum olarak biliniyor.

Taoizm

Taoizm inanışında, reenkarnasyon şu şekilde açıklanmıştır;

Doğum başlangıç değildir, ölüm de son değildir. Varoluş sınırsız, sonsuzdur; bir başlangıç noktası olmayan süreklilik sözkonusudur. Sınırı olmayan varoluş (varlık) uzaydır. Başlangıç noktası olmayan süreklilik zamandır. Doğum da vardır, ölüm de; biri dışarı doğru olan sonuçtur, diğeri içeriye doğru olan sonuçtur. Böylece, biçimini görmeksizin, 'İlâhî Olanın Kapısı'ndan bir içeri bir dışarı geçilir.” (Zhuang Zi, 23)

Grek kültürü

Ruh göçü, Grek kültüründe milattan önce 7. yy.'da izleri ortaya çıkmış bir kavramdır. Latince metempsycose kelimesi ile ifade edilir. Platon, Phedon adlı romanlaştırdığı diyaloglarında, Sokrates'in şu ifadesine yer verir,

Yeniden yaşamak… Eminim ki gerçekten böyle bir şey var; bu, ölüden çıkan bir yaşam.

Bunun dışında Grek kültürü ve reenkarnasyon noktasında Pisagor'un da önemi büyüktür, zira birçok kaynak Pisagor'un bu inanışa sahip olduğunu, hatta önceki yaşamlarını hatırladığını doğrulamaktadır.

Şamanizm

Asya şamanizminde, bazı Kuzey Amerika ve Güney Amerika kızılderililerinde ve kimi Afrika kabilelerinde ölüm olayı ile bedenini terk edenlerin yaşadığı öte-âleme ruhlar diyarı adı verilir. Kuzey Asya halkları, insanın birden fazla, üç ya da yedi “can”ı olduğuna inanırlar. Örneğin Yakut Türkleri, Çukçiler ve Yukagirler, insanın üç “can”ı olduğuna inanırlar. Ölüm olayında biri mezarda kalır, biri “ruhlar diyarı”na iner, üçüncüsü “Göğe” çıkar. İnsanın “ruhlar can”ı öte-âlemin eşiğini bekleyen eşik bekçisine rastlar; sonra kayıkla öte yakaya geçer. Gölgeler diyarı’nda ölü, yeryüzünde sürdüğü yaşamı sürer. Ölüler, bir süre sonra, yeryüzünde tekrar doğabilirler. Uygurlar, inandıkları sürekli olarak tekrar doğma olgusuna “sansar” adını verirler.
4. Tasavvuf kültüründen reenkarnasyonla ilişkilendirilebilecek ifadeler
Tasavvuf edebiyatından bu konu ile ilgili çağrışım yaratabilecek ifadeleri bulabiliyoruz, birkaçı için;

Ete kemiğe büründüm, Yunus olarak göründüm (…) Her dem yeni doğarız, bizden kim usanası. (Yunus Emre)

Ben de cansız varlıkken öldüm, yetişip gelişen bitki oldum; bitkiyken öldüm, hayvan biçiminde tezahür ettim. Hayvanlıktan geçip öldüm, insan oldum; öyleyse ölmekten korkmak niye? Hiç daha kötüye dönüştüğüm, alçaldığım görüldü mü?” (Mevlana Celaleddin Rumi)

Ondört bin yıl gezdim divanelikte / insan sıfatından çok geldim gittim (Haydar Haydar, Alevi deyişi)
5. 19. yüzyıl: Kardec'in 'Ruhların Kitabı' ile reenkarnasyon sistematize edildi
Görüldüğü üzere birçok farklı inanışta ruh göçü kavramı yer bulmuş durumda. Ancak bu inanışlar, belirli bir başlık altında yer almıyordu. 19. yüzyılda Batı dünyasında okültizm, yani geçmiş dönemlerde, geleceğe yönelik medyumnik yollarla edinilen bilgiler bütünü alanında bir ilgi söz konusuydu.

Bu dönemde, deneysel spritüelizm alanında Fransız Allan Kardec, 1857 yılında yayınladığı 'Ruhların Kitabı' ile öte-alemci yapıları, ruh göçü çıkışlı düşünceleri 'reenkarnasyon' adı altında topladı. Kardec'in kitabında belirttiği ilkeler şu şekildeydi;

İnsan üç bölümden oluşur: Ruh, ‘perispri’ ve fiziksel beden. Perispri, ruh ve fiziksel beden arasında irtibatı sağlar, yarı-maddi bir yapısı vardır.
Can dediğimiz, ölüm olayı ile bedeni terk ettiğinde “ruhlar âlemi”nde doğar. Dünyada iken yaptığı iyilik ve kötülükler orada, hafızasında canlanır. Bir süre sonra, tekrar dünyada bedenlenir. Sınavlar geçireceği dünyada defalarca doğmasının amacı tekâmül etmektir. Fakat insan ruhu hiçbir zaman yeniden hayvan bedeninde doğmaz. Çünkü tekâmülde gerileme sözkonusu değildir.
Bütün ruhlar eşit yaratılmıştır denebilir. Fakat tekâmül dereceleri aynı kalmadığından aralarında, tekâmül farklarından kaynaklanan bir ruhsal hiyerarşi oluşmuştur.
Ruhlar yalnız Dünya’da değil, evrenin diğer dünyalarında da bedenlenirler.
Ruhlar âlemindeki bedensiz varlıklar, dünyadaki bedenlilerle gerek maddi gerekse manevi etkileşim içindedir. Ayrıca ‘medyum’lar aracılığıyla, bedensiz varlıklarla sesli veya yazılı iletişim kurulabilir.
6. Reenkarnasyona bilim muhalefeti: Hayali anı sendromu
Günümüzde reenkarnasyon yaşadığı düşünülen, bunu iddia eden kişiler eski yaşantılarına yönelik net hatıralar aktarabiliyor. Psikolojide bu durumu açıklayabilecek 'hayali anı sendromu' ya da sahte anı sendromu açıklayabilir. Gerçekte hiç yaşanmamış olmasına rağmen insanlar, gerçek kişi ve mekanlar ile bazı hatıraları zihninde oluşturabilir.

Özellikle, çocukları ya da sevdikleri çok uzakta olan kişilerde bu durumun yaşandığı gözlenmektedir. Akla gelen bu anılar için metafiziksel yorumlar da vardır, reenkarnasyon bunlardan sadece bir tanesidir.
7. Hatıralar DNA'larla aktarılabiliyor
ABD'de bir üniversitede, genlerde ortaya çıkan kimyasal değişimler sonucu çeşitli deneyimlerin gelecek nesillere aktarılabileceği ortaya çıkmıştır. Emory Üniversitesi Psikiyatri Bölümü’nden Dr.Brian Dias’a göre;

Dönüşümsel bakış açısından, bizim sonuçlarımız ebeveynlerin deneyimlerinin, sonradan gelen nesillerin, hatta hamile kalmadan önce, sinir sistemlerindeki hem yapıyı hem de fonksiyonlu önemli derecede etkilediğini anlamamızı sağlıyor. Bunun gibi bir fenomen, fobiler, endişe, ve post-travmatik stress bozuklukları gibi nöropsikiyatrik rahatsızlıkların etiyoloji-nedenbilim ve potansiyel aktarım riskine katkıda bulunabilir.

Bazı hatıraların, travmatik ya da stresli deneyimlerin genlerle aktarılabildiği düşüncesi bilim dünyasında yeni değil. 1989 Nobel Kimya Ödülü'nü alan Sidney Altman ve Thomas R. Cech, RNA'nın katalitik özellikleri alanındaki çalışmalarıyla da bunu doğrulamıştı.
8. Reenkarnasyona yönelik ilginç bilgiler
Reenkarne olduğu düşünülen çocuklar, herhangi bir eğitim görmeden önceki yaşamlarında sahip oldukları bilgi birikiminden ötürü -o anki koşullara göre- yabancı dil konuşabiliyor, derdini anlatabiliyor.
Yapılan bir araştırmaya göre ABD'de 4 kişiden biri reenkarnasyona inanıyor.
Dünya üzerinde ise çoğu Budistlerden oluşan 1.25 milyar insan, başka bir insanın ruhu ile dünyaya geri döndüğünü düşünüyor.
Reenkarnasyon alanında araştırma yapan bilimadamları, bugüne kadar dünya üzerinde ortalama 95 milyar insanın yaşayıp öldüğünü tahmin ediyor.
6 milyar ruhun en az 10-15 kere hayata dönmüş olabileceği tahmin ediliyor.
Genellikle 30 yaş üstü kişiler reenkarnasyona inanıyorlar.
Eğitim seviyesi yükseldikçe, reenkarnasyona inanç seviyesi azalıyor.
9. Reenkarnasyon vakalarına
Dünyada bu alanda en önemli isimlerden birisi Profesör Ian Stevenson'dır. Asya'da, Avrupa'da birçok ülkede bu alanda çalışmalar yapmış, insanlarla birebir görüşerek vakaları değerlendirmiştir. Bu alanda birçok kitabı, makalesi bulunan bir isimdir. Türkiye için de önem taşıyan çalışmalarından birisi olan 'Reenkarnasyon Vakaları III: Lübnan ve Türkiye'den On İki Vaka'da ülkemizde yaşanan bazı olaylar yer alıyor.

Ian Stevenson'un çalışmaları neden önemli?

40 yılını reenkarnasyon vakalarını araştırmaya adamış bir isim olan Stevenson, geçmiş yaşamlarını hatırladığı öne sürülen çocuklarla görüşerek incelemeler yaptı. Toplamda 2000'in üzerinde çocukla görüştüğü biliniyor. Stevenson, yalnızca görüştüğü kişileri dinlemekle kalmamış, aynı zamanda ölüm şekilleri-doğum lekeleri arasındaki ilişkiye de odaklanmıştır. Birçok vakada, doğum lekelerini-ölüm şekli ilişkisini de doğrulamayı başarmıştır.

Çalışmalarını ağırlıklı olarak Doğu'da yapması eleştiri alsa da -reenkarnasyon inancının yaygın olmasından ötürü- Batı'da yaşanan vakalara yönelik bir kitap da çıkarmıştır.

Beyrut'ta yaşanmış tipik bir vaka

Stevenson tarafından belgelenmiş tipik bir vakada, Beyrut’taki bir çocuk 25 yaşında bir motor tamircisiyken plaj yolu üzerinde hız sınırını aşmış bir arabanın çarpmasıyla ölmüş olduğunu anlatmaktaydı. Çeşitli tanıklıklara göre, çocuk sürücünün adını, kazanın tam olduğu yeri, motor tamircisinin kızkardeşlerinin, anne ve babasının, kuzenlerinin ve birlikte ava gittiği arkadaşlarının adlarını veriyordu. Vaka doğrulandı, çocuk söz konusu motor tamircisinin ölümünden birkaçyıl sonra doğmuştu ve çocuğun ailesinin ölen adamla görünür hiçbir irtibatı yoktu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder